top of page
yildiz.png
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıAfife Selen Selçuk

Sanattan ilham alan alternatif gelinler: Frida Kahlo- Meksika esintisi

Kültürel öğeler, romantizm ve sadeliğin görkemi kavramları çerçevesinde öne çıkan mekan, dekorasyon ve gelinlik trendleri bu sezon kır yaşamını yansıtan, renkli, yaratıcı ve fazlasıyla kişisel detaylarla şekilleniyor.

Çok renkli, baskın çiçek nakışlı gelinlikler, geçtiğimiz yıldan 2020'ye büyüyerek uzanan bir trend.
via rockmywedding.co.uk

Çok renkli, baskın çiçek nakışlı gelinlikler, geçtiğimiz yıldan 2020'ye büyüyerek uzanan bir trend. Botanik bahçeleri ya da kişisel mülklerdeki limonluk ve seralar, hem dış mekanda düğün yapmak isteyip hem de hava şartlarından korunmak isteyenlerin imdadına yetişiyor. Temalardaki en önemli yenilik yerel kültürlerden ilham alan detaylar.


RENK SKALASI

KIRMIZI, BORDO, FUŞYA, YEŞİL, SARI, ALTIN, ANTRASİT


via rockmywedding.co.uk


Hindistan başta olmak üzere, Çin, Meksika, Mısır gibi ülkeler ve Kuzey Amerika'nın güney batısına ait yerel gelenek, kostüm, doku ve renkler bu sezon düğünlerin vazgeçilmezi. Sanattan ilham alan temalar da öne çıkıyor. Sanat galerileri ve çağdaş sanat müzeleri düğün davetlileriyle dolup taşıyor. Monet, Miro ve Frida Kahlo gibi ressamlar bu temaların ilham kaynağı. Frida'nın Meksikalı yanından ilham alan bu düğün konsepti, hem yerel kültür hem de sanattan aldığı ilhamı son yılların en görkemli trendleriyle bir araya getiriyor. Kolye, @stelladot

Frida'nın alamet-i farikası vinok başlık vurucu etkiyi yaratan detay.
via rockmywedding.co.uk

İngiliz gelinlik tasarımcısı Joanne Fleming imzalı bol işlemeli gelinlik ilhamını Güney Meksikalı hanımlara özgü bir giysi olan "tehuana"dan alıyor. Frida bu elbiseleri Maya kültürüne ait "huipil" bluzları, "rebozo" şalları ile Çin ve Avrupa kökenli pek çok tekstille bir arada kullanırmış. Siyah tül üzerine işlenmiş parlak kırmızı çiçekler kırmızı iç etek ile tamamlanıyor. Frida'nın alamet-i farikası vinok başlık ise vurucu etkiyi yaratan detay. Saç tasarımı, @kasia_fortuna


DAMAT VE YÃœZÃœK DETAYLARI

Bu konsepte yeşim, oniks ya da zümrüt gibi yeşil taşlı bir yüzük uygun olacaktır.
via rockmywedding .co.uk

Damat için kadife koyu yeşil bir ceket, antrasit pantolon takımı bu konseptte harika durur. Ceketin astarına gelinin isminin ya da evlilik tarihinin işlenmesi ya da gelinliğin motiflerinden bir parçayı iliştirmek son yıllarda tercih edilen detaylardan. Ceketli takım, tabii havaların nispeten soğuduğu sonbahar ayları için geçerli. Eğer bu bir yaz düğünüyse aynı renk konseptini yeşil gömlek ve antrasit pantolon şeklinde uyarlayabilirsiniz. Tektaş yüzükte ise uzun süredir renkli taşlar revaçta. Bu konsepte yeşim, oniks ya da zümrüt gibi yeşil taşlı bir yüzük uygun olacaktır. Yüzük, @theexquisitecollection


NEDÄ°MELER NE GÄ°YÄ°YOR?

via rockmywedding.co.uk


Uzun, gösterişli, tül kollar gelinliklere bir süredir hakim. VII. Edward dönemine ait bu klasik detay tüm tasarımcıların koleksiyonlarında mevcut. Kırmızı şifon bluz ve siyah işlemeli kloş kesim tül etekten oluşan nedime elbisesi de işlemeli gelinlik gibi Joanne Fleming imzalı. @joflemingdesign


Frida'ya özdeşleşen çiçekli taçlardan ise yıllardır vazgeçemiyoruz. Her ne kadar bir Meksikalı tarafından üne kavuşturulmuş olsa da bu çiçek taçları aslen Ukrayna kökenli ve vinok deniyor. Üzerindeki her çiçeğin bizdeki kilimler gibi bir anlamı var. Sadece dekoratif değil, edebî anlamı büyük. Daha sonra sadece vinok özelinde bir yazı yazacağım. Çiçek aranjmanları, @wildaboutflower


YEMEK DÃœZENÄ°NDE MIX & MATCH

Country stili için tipiktir. Tüm masayı kaplayan örtüler asla kullanılmaz. Runner ya da buradaki gibi tabak altından sarkan peçeteler stilin tamamlayıcısıdır.
via rockmywedding.co.uk

Öncelikle bu muhteşem sete fon oluşturan harika İngiliz stili seradan bahsedeyim. Bugün İngiliz stili olarak bildiğimiz hemen her şey, Kraliçe Victoria döneminde ortaya çıkmış. Victoria tarihin gelmiş geçmiş en güçlü kadın lideri. Eşi Albert da çok zeki bir adam. Tahta çıktığında sadece 18 yaşında olan kraliçeyle evlendikten sonra ona hayatının sonuna kadar rehberlik ediyor. Prens, aynı zamanda çok iyi bir kuyumcu. Eşinin ve kendisinin mücevherlerini bizzat yapıyor.


Victoria, Albert'ın eşsiz estetik gözünden çok şey öğreniyor ve ikisi birlikte ülkelerini akıllı hamlelerle ilk endüstri devrimine hazırlamakla kalmayıp kendilerinden sonra gelecek tüm nesilleri, hatta başka ülkeleri de etkileyecek milli bir estetik ve kültür yaratımı işine soyunuyorlar. Günümüzde hem görsel hem sahne sanatlarında dünyanın merkezi konumundaki Londra, gelişimini bu çifte borçlu.


Düğünlerde beyaz gelinlik giyme geleneği de tamamen Kraliçe Victoria'nın fikri ve uygulaması. Aynı şekilde Noel'de çam süslemek gibi şimdi standart sayılan pek çok Hıristiyan geleneği de bu çiftin dünyaya hediyesi. Sevgililer Günü geleneklerinde bile ucundan köşesinden onların parmağı var.


Kraliçe I. Elizabeth dönemindeki Tudor stilini saymazsak, 19. yüzyılın başına kadar sarayda hep Fransız stili hakim. Çünkü stil, dekorasyon, moda kelimelerinin yaratıcısı olan Fransızlar o dönemde bu kavramlara dair mesleklerde dünya lideri. Victoria da başlangıçta Fransız kültürüyle yetişiyor. Eşi Albert, bir Alman ve Kraliçe eşine çok aşık. Onu evinde hissettirmek istediği için Alman kültüründe ne varsa saraya taşıyor. Sonuç olarak öncelikle Fransız ve Alman stilleri İngiliz Sarayında birbirine karışıyor.

via rockmywedding.co.uk


Yalnız tabii olaya çok da safça bakmamak lazım, Büyük Britanya'yı endüstri devriminde lider yapan şey, gerekli yatırımları yapacak maddi güce sahip olması. Peki bu güç nereden geliyor? Sömürgecilikten... 17. yüzyıldan beri şark elinin tüm zenginlikleri, kaynakları İngiltere'ye akıyor. Doğal olarak ticaret çok gelişiyor ve tüccarlar aşırı zengin oluyor. Bu durum belli bir noktada aristokrasi ve burjuvaziyi karşı karşıya getiriyor ve meşhur Lordlar kamarasında asker kökenli aristokrat Lordlar azalıp burjuva Lordlar çoğunluğa ulaşıyor.


Bu Lordların çoğu geçimlerini Uzakdoğu, Güney Asya ve Orta Amerika'daki İngiliz Devletler Topluluğuna ait kolonilerden sağladıkları için aileleriyle birlikte oralarda yaşamayı tercih ediyorlar. Anahtar kelimeyi yakalamış olmalısınız. Koloni. İngiliz sömürgesi olan kolonilerdeki yaşama Kolonyal deniyor. Doğru bildiniz, bu aynı zamanda bir stilin adı. Daha sonraki pek çok yazımda karşınıza çıkacak.


Her ne kadar bir şehir kültürü olmasa da İngilizleri kolonilerde yaşamaya çeken çok önemli bir şey var: hava sıcaklığı. Sıcaklık iyi ama nem, alışılmış Kuzey Avrupa yaşam öğelerini buraya getirmeyi engelliyor. Mobilya ve tekstillerden bahsediyorum. Tropik iklimde ağır damask kumaşla kaplı 14. Louis stili kanepelerle, ağır, toz ve böcek tutan perdelerle yaşanmıyor tabii. Buradaki burjuvazi yerel malzemelerle yepyeni, hafif bir lüks yaşam anlayışı geliştiriyor ve bambu, kanaj yani hezaren kolonyal stilin başlıca elemanı olarak önce İngiltere'ye ardından kıta Avrupasına tanıtılıyor.


Bu süreçte Kraliçe Victoria'nın saray erkanı da kırsaldaki evlerinde kolonilerden gelen bu yeni mobilyaları kullanmaya başlıyorlar. Fransızların romantizm ve Almanların işçilik kalitesi odaklı estetiğine bu kez de tropik koloni kültürü ekleniyor. İşte İngiliz stilinin üç ana unsuru bunlar. Fransız, Alman ve Kolonyal. Böyle stillere eklektik stil diyoruz. Fransızca kelimenin anlamı karma. İngilizlerde ise bunun çok güzel bir karşılığı var: Mix & Match. Türkçe'ye Karıştır Yakıştır diye çevrildi, öyle gidiyor. Ben orijinalini kullanmayı tercih ediyorum.


Aynı şey gibi dursa da eklektik stil ve Mix & Match arasında çok net bir çizgi var. Eklektik, Fransızlar gibi rahat, serbest bir stil. "Ben yaptım oldu" durumu var. Her şey her şeyin üstünde itiş kakış olabilir. Mix & Match ise içindeki Alman ruhuna istinaden çok disiplinli bir doğaya sahip. Oran orantı büyük önem taşıyor. Doğru orandaki karışımı, mükemmel göz estetiğini yakalamak stilin anahtarı. Aynı mantıkla milenyum dönümünde füzyon mutfak kültürünün de İngiltere'den çıktığını ekleyeyim. Sonuç olarak konu duyulara hitap etmekse, göz ve dil benzer bir algıya sahip.

Dümdüz simsiyah bir pasta, tepesinde çiçek tacı misali güller, tropik detaylar... Pastaların üzerinde yer alan güller ve kelebekler şeker hamurundan yapılmış.  Bunun dışında tabaklara Frida'nın anatomik kalp çizimlerinden ilham alan cupcake'ler yerleştirilmiş.
via rockmywedding.co.uk

Gelelim yapıya... Türkçe'ye limonluk olarak çevrilen ve Fransızca orangerie (oranjeri) denen yapıların yukarıda anlattığım, kolonilerden Avrupa'ya akan zenginliklerle yakın ilişkisi var. Orange, yani oranj diye okunan Fransızca kelime, Fransızca'ya Arapça naranj'dan geçmiş. Nedir? Narenciye. Yani bu etimolojik bilgiye bakarsak turunçgiller Avrupa'ya Arapça konuşan milletler üzerinden girmiş. Avrupa ikliminde yetişmesi çok zor olan bu meyveyi üretmek isteyen bir İtalyan, ilk serayı icat etmiş. Ama bunun orangerie yani narenciye yetiştirilen kapalı bahçe anlamını alması ve bilinen özelliklerine kavuşması, Versailles Sarayının bahçesine 17. yüzyılda bir limonluk yapılmasıyla olmuş.


Geleneksel olarak kırsaldaki malikanelerin güney yönüne taş ve tam boy camlardan yapılan ekler olan limonluklar, sadece sera amaçlı değil, aynı zamanda dış mekan odası görevi görüyordu. İçinde yetişen o dönem için egzotik ve çok lüks narenciye ağaçlarının mis kokuları arasında rahat bir koltukta Bronte kardeşlerden birinin romanlarından birine daldığınızı hayal edin. Fransızca kelime, daha sonra aynen İngilizce'ye geçmiş, endüstri devrimiyle birlikte dökme demir teknolojisi gelişince de tamamen dökme demir ve camdan oluşan, zeminden ısıtmalı yapılar ortaya çıkmış. Bu demir ve cam ikilisinden oluşan limonluklara conservatory deniyor. Konservatuar diye çevirmeye çalışmak beyhude. Asla aynı anlamda değil. Karıştırmayalım.


Kısaca yine orijinallerinden gidersek orangerie ve conservatory arasında mimari malzeme ve boyut farkı var. Bizde bu ayırım limonluk ve sera şeklinde. İlki küçük, konut kullanımı için ideal, ikincisi daha büyük ve hem konut hem endüstriyel kullanıma uygun. Bizim buradaki örneğimiz conservatory, yani sera. Mekan, @hornimanmuseumgardens

via rockmywedding.co.uk


İç mekanda yüksek tavanlı seranın girişine iki devasa kaktüs yerleştirilmiş. Tavandan sarkıtılan rengarenk ve çok çeşitli çiçeklerden oluşan çiçek bulutunun altında İngiliz kır stili (Country) X-back sandalyelerle çevrelenen masif masa, örtüsüz bırakılmış. Bu aslında Country stili için tipiktir. Tüm masayı kaplayan örtüler asla kullanılmaz. Runner ya da buradaki gibi tabak altından sarkan peçeteler stilin tamamlayıcısıdır.


Sofra düzeninde masanın orta şeridini takip eden altın yaldızlı saksılarda İngiliz bahçelerine ait çiçek ve yemişlerle Meksika'nın sembolü kaktüsler kombine edilmiş. Yine tam bir mix & match uygulaması. Buraya kadar fazlasıyla romantik giden düzen antrasit mumlar, yamuk seramik tabaklar ve aynı renk peçetelerle birden bire modern minimal bir tada kavuşuyor. Frida'nın tablolarını aklınıza getirin, işte o tarz bir karmaşa.


Aynı durum pasta ve tatlı köşesinde de mevcut. Dümdüz simsiyah bir pasta, tepesinde çiçek tacı misali güller, tropik detaylar... Pastaların üzerinde yer alan güller ve kelebekler şeker hamurundan yapılmış. Bunun dışında tabaklara Frida'nın anatomik kalp çizimlerinden ilham alan cupcake'ler yerleştirilmiş. Pasta ve tatlılar, @elizabethscakeemporium


DAVETÄ°YE VE NOTASYONLAR

via rockmywedding.co.uk


Davetiye ve menü, suluboya resmedilmiş kaktüs ve parlak renkli çiçek motiflerini içeriyor. Bu motifler zarfın dışından başlayıp iç kısmında zenginleşiyor. Tasarım ve uygulama, @plumedesignandevents Fotoğraflar, @robertafacchiniphotography Styling, @annafernweddings

 

Copyright © AfifeSelenSelçuk2020 Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page